Uluslararası deniz alanı olan açık denizin serbestliği ilkesi pozitif uluslararası hukukun yerleşmeye başladığı dönemlerden beri kabul görmektedir. Uluslararası hukukun öncülerinin önemli bir kısmı XVII. yüzyıla kadar din anlayışı ile uluslararası hukuk kurallarını yorumlayıp açıklarken, Hollanda asıllı kısaca Grotius adı ile anılan Huigh de Groot insan aklı ve doğanın verileri üzerine kurulan laik diyebileceğimiz bir anlayışı getirmiştir. Uluslararası hukuka genel düzeyde en önemli katkısını 1625’te yayınlanan De Iure Belli ac Pacis (Savaş ve Barış Hukuku) adlı yapıtıyla veren Grotius’un uygulamada daha da ünlü olan yapıtı Mare Liberum (Serbest Deniz) olmuştur. Grotius’un 1605’te tamamladığı De Iure Praedea (Ganimet Hukuku) adlı yapıtının bir kesimini oluşturan ve 1609’da yayınlanan Mare Liberum (Serbest Deniz) adlı yapıtın eldeki çevirisi Hukuk Tarihçisi Erkut Ziya Sivrikaya tarafından dilimize kazandırılmıştır. Grotius De Iure Praedea’yı 1601’de Birleşik Doğu Hindistan Şirketi gemilerinin Santa Catarina adlı bir Portekiz gemisine el koyması ve yüküyle birlikte savaş ganimeti olarak satması üzerine anılan şirketin 1604 yılında Grotius’ten hukuksal görüş istemesi sonucu kaleme alınmıştır. O dönemde Birleşik İspanya ve Portekiz Krallığı Doğu Hint adaları ile ticaretin kendi tekelinde olduğu iddiasında bulunmaktaydı. Grotius Mare Liberum bölümüyle kısaca açık denizlerden bütün Devletlerin yararlanabileceğini ve Hollanda’nın bu bölgede ticaret yapmasını engellemeye çalışan Portekiz gemisine el koymakta haklı olduğunu savunmuştur. Böylece açık denizlerin serbestliği ilkesi Grotius’un bu yapıtı ile en kuvvetli savunmasına sahip olmuştur. Nitekim uluslararası hukukta açık denizlerin varlığı ve serbestliği ilkesi bu savunma ile uygulamada tam bir açıklığa kavuşmuştur. Erkut Ziya Sivrikaya’nın bu çevirisi, görüleceği üzere, Mare Liberum yapıtının dilini daha iyi yansıtabilmek için biraz eski dilde gerçekleştirilmiştir. Metin içerik olarak incelendiği zaman, Grotius açık denizlerin serbestliği ilkesine girmeden önce, kıyaslama amacıyla batılı Devletlerin karalar üzerinde egemenlik kurma yollarını da değerlendirmiştir. Grotius batılı Devletlerin Avrupa dışında ülke kazanımlarını değerlendirirken pozitif uluslararası hukuktaki gelişmeleri ele almış ve son gelinen noktadaki hukuk anlayışını teyit etmiştir. Nitekim batılı Devletlerin yeni ülkelere sahip olması önce terra nullius denilen sahipsiz ülkelere sahip çıkılması ile başlamıştır. Bu ülkelere sahip olunması ilk bunların bulunması, yani keşif ile başlamış; fakat yalnızca keşfin egemenlik kurmaya yetmemesi nedeniyle işgal ile tamamlanması gerekmiştir. Grotius bu gelişmelere aynen dikkat çekmektedir. 15. yüzyılda, tam olarak 04.05.1493 tarihinde, Papa VI. Alexandre Inter Coetera buyruğu ile yeni keşfedilen yani sömürgeleştirilen ülkeleri İspanya ve Portekiz arasında paylaştırmıştır. Portekiz bu ülkeler üzerinde egemenliğini ayrıca Papa’nın bu buyrultusuna dayandırmaktadır. Ancak Grotius Papa’nın yalnızca ruhani dünya üzerinde yetkili olduğu ve yaşanan dünya üzerinde böyle bir karar vermesinin olanaklı olmadığını savunmuştur.Denizlerin serbestliği ilkesine gelince, Grotius doğanın herkesin yararlanmasına açık olduğu genel ilkesinden kalkarak Devletlerin yalnızca sahip oldukları kara ülkesinin kıyılarına bitişik deniz alanlarına sahip olabileceğini ve geri kalan kesimlerin uluslararası sular olarak bütün Devletlere açık olacağını bildirmiştir. Nitekim Grotius’un bu görüşlerinin de etkisiyle, 17. yüzyıldan başlayarak denizler özellikle Devletlerin karasuları ve uluslararası deniz alanını oluşturan açık deniz biçiminde ayrılmıştır. Açık denizde de serbestlik ilkesi geçerli olmuştur. Evet, Erkut Ziya Sivrikaya’nın dilimize kazandırdığı Mare Liberum böyle önemli bir yapıttır.Prof. Dr. Hüseyin PazarcıTanıtım Metni
Mare Lıbervm Denizlerin Serbestisi
- Marka: Savaş Yayınevi
- Ürün Kodu: 9789757197171
- Stok Durumu: Out Of Stock
-
40,00₺
- Vergiler Hariç: 40,00₺