Günümüz küreselleşen dünyasında toplumlar birçok konuda, özellikle estetik ve güzellik normlarında ortak bir paydada birleşiyorlar. Güzellik kavramı, toplum tarafından kabul gören, sağlık unsuruyla birleşerek insana kendini iyi hissettiren, kabul edilen ve onaylanan, hislerimize ve haz duyumuza iyi gelen bir bütün olarak karşımıza çıkıyor. İnsanın toplum içinde özgüvenin tam olması ise öncelikle dış güzelliğiyle paralel olarak ilerlediği bir gerçektir. Bu sebeple, bireylerin iç huzurunun, iyi huylu karakterleri oluşturduğunu, dolayısıyla toplum önünde “güzel insan” olarak nitelendirildiğini düşünebiliriz. İşte estetik, plastik ve rekonstrüktif cerrahinin, insanların sadece dış güzelliğine değil, iç güzelliğine de sihirli bir değnekle dokunduğunu ve estetik cerrahların ruh biliminin birer elçisi ve en başta bireylerin ruhlarını onarmaya yardımcı olan naçizane birer sanatçı olduğunu şimdi kim inkar edebilir?